Tabii ki de tam olarak böyle mailler değil ancak anlatılmak isteneni anladınız sanırım. Her neyse çalışma işi çok kişisel bir şey; yöntemleri, taktikleri hep alışkanlıklarımıza bağlı olarak şekilleniyor. Birazdan okuyacağınız liste de uzun yıllardır kendim için uyguladığım taktiklerden bazıları. Tahminen oradan buradan duydum, arkadaşlarımdan gördüm ve benimsedim. Kendi yarattığım orijinal fikirler değil. Çok da orijinal değiller zaten (: Listedeki maddelerden bazıları direkt ders çalışma yöntemleri ile ilgili, kimileri de ders çalışırken can sıkıntısını gidermeye dair. Kendinize göre oynamalar yapabilirseniz ve faydalanırsanız ne mutlu bana. Bu arada siz de kendi taktiklerinizi yorum olarak paylaşırsanız çok çok sevinirim. Bir de, eğer bu çalışma taktikleri listesi işinize yararsa, sözel bölümler gibi sürekli uzun metinler okumak zorunda olanlarımızın epey faydalanacaklarını düşündüğüm 'Etkili Okuma Taktikleri' gibi bir şey de hazırlayabilirim. Kendimi çok profesyonel hissettim şu an (:
- Artık hepimiz farkındayız sanırım, saatlerce masadan kalkmadan, hiç ara vermeden çalışmanın kimseye faydası yok. Onun yerine sık sık kısa aralar vermek hem dinlenmemizi sağlıyor hem de nefes aldırıyor. Yazın şurada Pomodoro Tekniği'nden bahsetmiştim. Hemen oraya bir bakın bakalım. Ben gerçekten çok faydasını gördüm bu tekniğin, 20 dakikalık çalışma süreleri garip bir hız ve verim kazandırıyor bana.
- Liste yapın ama çok çok uzun listeler yapmayın bence. Yaparken çok planlı programlı olduğunuz hissini yaşatsa da aslında içten içe o uzun listeler gözünüzü korkutabilir. Demem o ki, minik minik hedefler koyun önünüze. Tamamladıkça da bir sonraki adıma geçin.
- Kabul etmemiz gereken bir diğer şey ise her günün aynı verimlilikte geçmeyeceği. Belki fizyolojik sebepler, belki de güzel havalar bazen kendimizi çok da çalışmaya hazır hissetmememize neden olabilir. Öyle günlerde kendinizi gereksiz zorlayıp moralinizi bozmak yerine çok çok basit hedefler koyun kendinize. Mesela o gün sadece bir sayfa okuyun ya da dersle ilgili hiçbir şey yapmayın. Ertesi gün garip bir şekilde yenilenmiş ve çalışmaya hazır hissedeceksiniz kendinizi.
- Masa başında geçirdiğimiz her an çalışıyor değiliz, kabullenelim. Hele bir de önümüzdeki bilgisayar, telefon vs. varsa, sandığımızdan çok daha fazla vakit gidiyor ders dışı etkinliklere. Mesela bugün şeyi öğrendim, bir insan ömrü boyunca ortalama 50 saatini rüya görerek geçiriyormuş. Çok uzun değil mi? Hani biri kalkıp hesaplasa, dese ki bir öğrenci çalıştığı sürenin X saat kadarını ders çalışır gibi görünürken aslında ders dışı şeylere ayırıyor, bence yine bizi epey şaşırtacak bir sonuç çıkar. Yani, masanız, çalışma odanız ya da odanızın bir bölümü sadece çalışmaya ayrılmış olsun. Kendinize ait bir odanız yoksa, evin ders çalışmaya müsait bir kısmı sizin ders çalışma alanınız olsun günün belli saatlerinde. Orada kitap okumayın, oje sürmeyin, çiğdem çitlemeyin. O alana geçtiğinizde sadece ders çalışıldığını bilirseniz bence dikkatiniz daha zor dağılır, hem de verimsiz saatler geçirmezsiniz boş yere.
- Ders çalışırken can sıkıntısının en önemli sebeplerinden biri çok da bilmediğimiz, anlamakta zorlandığımız konuları çalışmak. Anlamadıkça sıkılıyoruz, sıkıldıkça anlayamıyoruz. Bu konuda önerim, can sıkıntısının en büyük kaynağını ortadan kaldırmaya yönelik: zorlandığınız konuların üstüne gidin. Konuyu sizden daha iyi anladığını düşündüğünüz kişilerden yardım isteyin, ek kaynaklara bakın... Zorlandığınız konuları görmezden gelerek ilerlemeniz biraz zor gibi gibi. Bu yüzden çok da vakit kaybetmeden, yıl ilerledikçe yeni yeni konular ortaya çıkmadan temel eksiklerinizi gidermeye bakın.
- Çalışırken müzik dinlemenin size faydası mı yoksa zararı mı var karar verin. Çok basit gibi görünüyor ama bence epey önemli. Gördüğüm kadarıyla çoğu insan artık müzik dinleyerek çalışıyor. Ben de bunu gördükçe, benim neyim eksik ben de yaparım diyorum ama sonuç tam bir hüsran oluyor. Elbette bu da kişiden kişiye değişir ama ben kesinlikle yapamıyorum, dikkatim dağılıyor. Müzik hemen dersin önüne geçiveriyor. Siz de müzikli ders işine iyice kendinizi alıştırmadan bir karar verin, dikkatiniz mi dağılıyor yoksa veriminiz mi artıyor? Eğer sizin daha iyi odaklanmanızı sağlıyorsa ki son derece olası, o zaman çok şanslısınız, müzikli ders çalışmalara devam.
- Çalışma mekanımı sıklıkla değiştiririm ve bu galiba en sevdiğim, en işime yarayan taktiklerden biri, can sıkıntısına da birebir. Eğer yapabiliyorsanız, dikkatiniz dağılmıyorsa dışarıda bir yerlerde çalışın, hava güzelse parkta, bahçede çalışın. Yer değişiklikleri benim moralimi epey düzelttiğinden çalışma isteğimi de arttırıyor.
- Bu hafta seminer benzeri bir şeye gittim ve çok ilginç bir şey söylediler orada. Hani mesela bazen bir ders için makale (essay) yazmanız istenir (üniversite öğrencileri için daha çok geçerli sanırım bu). Pata küte yazmaya başlayamayacağınızdan önce bir şema belirlersiniz. Ama işte o ilk adımı atmak o kadar zordur ki, yaşayan bilir. Seminer benzeri şeyde konuşan adam şöyle anlattı. "Önce beyaz bir kağıt alın. Üstüne hiçbir şey yazmadan buruşturup çöpe atın. Sonra çöpten alın, açın ve üstüne yazmaya başlayın. Tertemiz, bembeyaz bir sayfa olmadığınan artık sizin gözünüzü korkutamaz" İlk başta biraz garip gelsiyse de kulağa sonradan işin özünü anladım: Ders konusunda ilk adımı atmak her zaman cesaret istiyor. Mesela uzun süredir anlayamadığınız bir konuyu tekrar çalışmak, deneme sınavlarındaki yanlışlarınıza geri dönmek... Galiba bunların normal şeyler olduğunu, her şeyi mükemmel bir şekilde bilemeyeceğimizi kabul edersek ama aynı zamanda çabalarsak işler yoluna girebilir.
- Yazı yazmayı pek sevmeyebilirsiniz, ama sık sık not almak (dersi dinlerken, kendiniz çalışırken) size çok yardımcı olur. Tabii bir de hepimizin hafızası sandığımızdan çok çok daha zayıf. Yok ben unutmam demeyin, beni dinleyin. Ben zaten kağıt-kalemi, yazı işlerini çok sevidiğimden kolaylıkla uyguluyorum bu taktiği. Siz de bir başlarsanız, kısa zaman içinde alışırsınız gibime geliyor. Mesele diyelim bir sınavda yanlış yaptığınız soru var, defterinize tahminen doğru çözümü not edersiniz. Ama o çözümün yanına bir de kendi cümlelerinizle kendinize uyarılar yazın. Hani ciddi cümleler olmak zorunda değil, minik hatırlatıcılar gibi düşünün.
- Faydalı geçen bir çalışma gününden sonra kendinizi ödüllendirin. Ödül size kalmış.
- Post-itler, küçük kartlar, fosforlu kalemler... Çalışırken kırtasiye dünyasının size sunduğu nimetlerden faydalanın.
- Derse ara vermek için yemeği bir bahane olarak kullanmayın. Bu konuda çok ciddiyim. Kilo almak bir yana, sağlınız için gerçekten hiç de iyi değil. Neden yapıyoruz peki bunu? Çünkü ders çalışırken herkesin canı sıkılıyor. "Of canım sıkıldı, azıcık dolaşayım evin içinde" çok mantıklı gelmiyor ve yeterince oyalayıcı değil. Ama aç değilsek bile kalkıp dolaptan bir şeyler almak, onları pişirmek ya da ısıtmak, sonra yemeğimizi yerken bir şeyler izlemek çok cazip geliyor. Aman dikkat edin!
- Arkadaşlarınızla beraber çalışın. Tabii bu epey kritik bir karar. Ders çalışma bahanesiyle bir araya gelip "Ay saatler de ne hızlı akıp gitmiş yahu" derken bulmayın kendinizi sonra. Mesela ben pek yapamıyorum bu işi, illa bir muhabbet açıyorum sonra da şakalar komiklikler geliyor. Ama yapabilen insanlar kesinlikle öneriyor. Belki şunlara dikkat edebilirisiniz: Mesela en yakın arkadaşlarınızla çalışmak zorunda değilsiniz, çalışabiliyorsanız ne mutlu. Çalışma stilinizin benzer olduğu insanlarla tahminen daha uyumlu çalışırsınız. Mesela bir buluşma günü belirleyin, o güne kadar herkes bir bölümü çalışsın. Buluşma gününde de konular sırayla anlatılsın. Eğer soru çözmeniz gerekiyorsa sonrasında da belki ona geçebilirsiniz. Demem o ki, grup çalışması hakkı verilerek yapıldığında çok çok iyi sonuçlar veriyor, yapılamadığında da çok keyifli, bol kahkahalı geçmiş saatlerden ibaret oluyor.
- Çalışırken anlamadığınız, tam kavrayamadığınız yerleri ke-sin-lik-le atlamayın. Yanınızda bir not defteri bulundurun ve oraya not alın. O anlamadığınız yerler yerine oturmadıkça içiniz rahat etmesin. Açıkçası ben bir konuyu ne zaman anlamayıp, "amaan çok da önemli bir şey değil gibi" dediysem pat diye sınavda karşıma çıktı. İşin fenası bazen de o anlamadığım yer yüzünden sonraki konularda da bir şeyler hep eksik kaldı.
- Bir diğer öğrenci kendini kandırması da sanırım iyi bildiğimiz ya da sevdiğimiz konulara daha çok vakit ayırmamız, daha çok çalışmamız. Ben bunu lisede çok yapardım. Sözel derslerim daha iyiydi, durup dururken ve hatta ertesi gün geometri sınavım varken kalkar tarih çalışırdım. Bunu yapmayın kesinlikle. Can sıkıntısından kaçmak için o gün yapmanız gerekenleri unutmayın. Böyle geçici bir çözüm yerine, canınızı sıkan konuların neden canınızı sıktığını anlamaya çalışın. İnsan doğası gereği zor olandan kaçıyor. Bilmediğiniz, zorlandığınız konuların üstüne giderseniz zamanla onlara da alışırsınız ve belki seversiniz de.
- Ve son olarak, moralinizin çabuk bozulmasına izin vermeyin. Hop diye bozulmasına izin verirseniz, bugüne kadarki çabalarınızın, emeklerinizin ve yorulmalarınızın da anlamı kalmaz.
Herkese iyi dersler (:
Yorumlar
Yorum Gönder